”GERÇEK BİR KADININ öyküsüdür bu.” diye başlayan Sıfır Noktasındaki Kadın, Mısırlı feminist yazar Neval El Seddavi’nin gerçek bir kişinin hayatını kaleme aldığı kitabı, bir adamı öldürüp idama mahkum edilen bir kadının son altı saatinde dram, trajedi, başkaldırı yüklü yaşadıklarını anlatıyor. Kitapta çocukluktan kadınlığa, kadınlıktan hayat kadınlığına, hayat kadınlığından idama giden bir hayat anlatılıyor.
”Firdevs’in öyküsü, umarsızca en karanlık sona doğru çekilmiş bir kadının öyküsüdür.”
Romanın kahramanı Firdevs, adam öldürmekten idama mahkum edilmiştir. Yaşamayı toptan reddetmiş ve ölümden zerre kadar korkmayan bir kadındır Firdevs. Küçük yaşlarda Anne ve babası Firdevs’i bir çeşit köle olarak kullanıyor.
Bir süre sonra ailesini kaybediyor ve ona amcası bakmaya başlıyor. Amcası bir gün evleniyor ve eşi, Firdevs’i istemiyor. Bu nedenle Firdevs’i kendinden 50 yaş büyük biri ile evlendirmeye karar veriyorlar. Çok acı şeyler geçiyor Firdevs’in başından, açlık ve tecavüzle tanışıyor. Sonra da bir hayat kadını olarak yaşamaya devam ediyor.
”Tanıdığım erkeklerin hepsi bende tek bir istek uyandırdı: Elimi kaldırıp yüzlerine okkalı bir şamar indirmek.”
Öfkeliydi Firdevs, hayata, yaşadıklarına… Çaresiz, umutsuz, ölümle yaşam arasında bir noktadaydı.
Bir gün biri Firdevs’e ‘Sen saygıdeğer değilsin’ dedi. Ve bu cümle tüm yaşamını aydınlığa çıkardı, gözlerindeki örtüyü çekip aldı. O saygın bir kadın değildi ve daha önce farkına varmadığı bir şeydi bu. ‘Bedelini hayatımla da ödeyecek de olsam, saygın bir kadın olmalıydım.’ dedi. O andan itibaren başka bir kadın oldu Firdevs, eski hayatı geride kaldı.
Bir gün aşık oldu. Daha önce hiç yaşamadığı bir duyguydu.
”Aşık olunca bedenimi, ruhumu, aklımı ve tüm çabalarımı düşünmeden verdim. Asla bir şey beklemedim, sahip olduğum her şeyi verdim, kendimi tümüyle bırakıp bütün silahlarımdan, tüm savunmalarımdan arınarak çırılçıplak kaldım.”
Aşkta her şeyini vermişti Firdevs. Bedelini hesaplamadan, elinde avucunda ne varsa hepsini vermişti. Fakat bir gün aşık olduğu adamın başkasıyla nişanlandığını duydu.
”Hiç böyle bir acı yaşamamıştım, hiç bundan derin bir acı duymamıştım.”
O gün vazgeçti saygın bir kadın olmaktan, her şeyden.. Eski hayatına geri döndü. Fakat bu sefer ‘Hayır’ demeyi öğrenmişti. Artık istediği gibi yaşıyordu. Herkes onunla beraber olmak istiyor, ama o herkesi kabul etmiyordu. Çeşitli tehditler de alıyordu. Ne zor şey bu dünyada, kadın adının olmadığı toplumlarda kadın olmak, kadın olarak yaşamaya çalışmak…
”Sonra yasal yollara başvurdum. Yasaların benim gibi kadınları cezalandırdıklarını, ama erkeklerin yaptıklarına gözlerini kapadıklarını öğrendim.”
Bir gün bir adamı öldürdü ve mahkum edildi.
”Gerçeğe ulaşmak, artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle de yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden, ölümle gerçek birbirlerine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için, ölüm gibidir. Ben bir insanı öldürdüğüm zaman, onu bıçakla değil, gerçekle öldürdüm.”
İnsan öldürdüğü için değil, varlığı onları korkuttuğu için onu ölüme mahkum etmişlerdi. Çünkü hiçbir şeyden korkmuyordu Firdevs, her şeyi yapmaya hazırdı. Dünyanın yalan dolu olmasının bedelini, Firdevs canıyla ödemek zorunda kalmıştı.
”Anımsar anımsamaz unutulan, bir kez olmuş ve yitip gitmiş ya da hiç olmamış bir şey gibi.”
Uzun zamandır okumam istenen ve yorumu heyecanla beklenen bu kitap, gerçek bir hikaye olduğundan herkeste merak uyandırıyor. Aslında bu kitapta Firdevs, sadece bu dünyada kadın olmanın zorluklarını değil, hor gördüğümüz, anlamadığımız, yargıladığımız insanların nasıl o konuma geldiğini açık ve vurucu bir şekilde anlatıyor. Kimse o hayatı yaşamak istemez aslında, hiçbir kadın o konumda olmak istemez. Hayatları yargılamadan önce biraz empati yapmak gerek. Sadece görüneni değil, görünmeyeni de görmek gerek. Eğer hala okumadıysanız hayata, kadınlara dair çok şey anlatan bu kitap şiddetle tavsiyemdir.
Yazar: Fatma Eşpek