Yılmaz Özdil: “Adeta sihirli bir el, Mustafa Kemal’i tanımayalım diye çaba harcadı.”
Bugüne kadar hem resmi tarih hem de Cumhuriyet karşıtlarının anlattığı Atatürk portresini bu sözlerle özetliyor. Şimdi kendi yazdığı biyografisi Mustafa Kemal ile okuyucusunun karşısında. On yıllık bir çalışmanın ürünü olan eseri için “Mustafa Kemal’i hiç böyle okumadınız” diyor.
Henüz 1990’larda ortaya çıkan ve 2000’lerle değişen siyasi iklimle birlikte sesi iyice duyulan bir aydın kuşağı! Resmi tarihle yüzleşiyor, ezberleri bozuyordu. Muhafazakârlar, liberaller, solcular; hepsi kendi temsilcisini ortaya çıkarmış, televizyonlarda, adeta sözbirliği etmişçesine Atatürk’e ve devrimlerine saldırıyorlardı. Belki haklıydılar, resmi tarih Atatürk ve Cumhuriyet’i genç kuşaklara aktarmakta yetersiz kalmış, Gazi’nin ismi yanlışları örtmek için kullanılmış, iktidarlar, Atatürk’ün fikirlerini ve devrimleri kendi ideolojilerine uydurmak için budamıştı. Ancak ezber bozma çabaları, gizlenen gerçekleri ortaya çıkarma gayesini aşmış, fikirlerini yok etme ve hakaret azmine dönüşmüştü. İşte o dönemde filizlenen bir biyografi kitabı “Mustafa Kemal.”
Gazeteci- Yazar Yılmaz Özdil Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan kitabı için “Mustafa Kemal’i hiç böyle okumadınız” diyor. Peki, neden Atatürk değil de Mustafa Kemal? Özdil bu soruya ve kitabı hakkında merak ettiklerinize söyleşimizde yanıt verdi.
Atatürk ’le ilgili yazılmış onlarca kitap, araştırma varken sizi bu biyografik eseri yazmaya iten sebep neydi?
Atatürk’le ilgili muhteşem kitaplar var ama, sağlıklı biyografisi yoktu. Hatta tam tersine karalama amacıyla yazılmış biyografiler var. 2008’de bu tür kasıtlı çarpıtmalarla dolu Atatürk kitaplarında tırmanış yaşanmıştı. Eli kalem tutan bir Atatürkçü olarak kendimi sorumlu hissettim.
Yazmaya ne zaman başladınız?
2008’de yazmaya karar verdim. 10 yıl çalıştım. 35 yıllık kariyerimi ortaya koyarak iddia ediyorum ki, Mustafa Kemal’i böyle okumadınız. Bu iddiamı ve bu kitabın diğer kitaplardan farkını, okuyarak herkesin test etme imkânı var.
Kitabınızda, Manastır Askeri Lisesi’ne kadar kullandığı köstekli saatin babasından kalan tek hatıra olduğunu onun da bir gece Mustafa Kemal ağır ateşliyken çalındığını anlatıyorsunuz? Size göre erken yaşta babasız kalmak, Mustafa Kemal’in karakter gelişiminde ve ilerleyen yıllarda aldığı kararlarda ne gibi etkiler yaptı?
Babasının etkisi, Mustafa Kemal’in temel harcında var. Babasının modern eğitimden yana olması, mahalle mektebi yerine Şemsi Efendi İlkokulu’na gönderilmesi, sadece Mustafa Kemal için değil, Türkiye Cumhuriyeti için de hayati bir hamle...
Ya Ali Rıza Bey vefat etmeseydi...
Ali Rıza Bey’in vefatı Mustafa Kemal için elbette korkunç bir travmadır ama, babası yaşasaydı Mustafa Kemal askeri okula gider miydi, çok emin değilim. Muhtemelen yine babasının yönlendirmesiyle Avrupa’da yüksek tahsile devam edebilirdi.
Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım, çocuğunun din adamı olmasını isteyecek kadar, dini hassasiyetleri yüksek bir kadındı. Selanik gibi hem Müslüman hem de Hristiyan nüfusun yaşadığı bir bölgede büyüyen Mustafa Kemal’in dine bakışı, zaman içinde ne gibi değişimler geçirdi? Son yıllarda farklı kesimler tarafından speküle edilen Atatürk ve din ilişkisi için siz neler söyleyebilirsiniz?
Atatürk’ün tarihteki tüm devrimcilerden en belirgin farkı, dine, İslam’a, inanç kavramına entelektüel seviyede kafa yorması. Halkın dini anlaması için çaba harcıyor. Halkı sömürmenin en pratik yolu, halkın dini anlamamasıdır. Halk dini anlamasın diye Atatürk’e saldırıyorlar. “Farklı kesimler” dediniz ama, farklı kesim filan yok. Emperyalizm var. Mustafa Kemal’e yurtiçindeki maşalarıyla saldıran, emperyalizm... Atatürk devrimi başarılı olursa, din üzerinden hiçbir ülkeyi sömüremezler.
Atatürk’e diktatör diyen ahmaktır
Atatürk için sıkça diktatör eleştirileri yapıldı, ancak siz kitabınızda Avrupa’da 1930’larda artan diktatöryel akımlara karşı, Türkiye’nin Mustafa Kemal vizyonu ile bilim insanları için bir sığınak haline geldiğinden bahsediyorsunuz. Bu bilim insanları neden Türkiye’yi tercih etmişti?
Atatürk’e diktatör diyebilmek için insanın sadece namussuz olması yetmez, aynı zamanda ahmak olması lazım... Nazi zulmünden kaçan saygın bilim insanlarının ABD veya Kanada yerine Türkiye’yi tercih etmelerinin tek sebebi var... O yıllarda Avrupa’da sadece İngiltere, Fransa ve Türkiye’de demokrasi var, o yıllar itibarıyla Atatürk Cumhuriyeti’nin ışıltısı Fransa’dan ve İngiltere’den bile daha parlak.
Mustafa Kemal Cumhuriyetin ilanından sonra hayata geçirilecek kurum ve faaliyetler için “uzman” nesli daha milli mücadele sırasında yurtdışına gönderilmesini sağlıyor. Bu durumdan yola çıkarak kendisinin planlarını hayata geçireceğine tamamıyla emin olduğunu söyleyebiliriz. Plan ve strateji konusundaki bu özgüveninin sebebi sizce nedir?
Mustafa Kemal bir dâhi... Kendisine zekâ testi yapılabilmiş olsaydı, 150’nin çok üzerinde çıkacağından eminim. Görüşlerinin isabeti 19’uncu yüzyıldan 21’inci yüzyıla geçmeyi başarmış tek lider... “Nasıl başardınız?” diye soruyorlar, “Ekip lazımdır” diyor, “Organize etmek lazımdır ki, başarıya ulaşılabilsin, ben her ne yaptıysam arkadaşlarıma dayanarak, milletime dayanarak yapabilmişimdir, tek başına bana atfedilemez” diyor.
Ata’ya borcumuz var
Padişah Vahdettin’in Mustafa Kemal’i damat edinmek istediğini de konu ediniyorsunuz. Mustafa Kemal ve Osmanlı saltanatı arasındaki ilişkileri, Balkan Harbi’nden saltanatın kaldırıldığı güne kadar nasıl değerlendirirsiniz?
Kitabımda Osman Ertuğrul Efendi’nin sözleri var. Abdülhamit’in torunuydu. Sarayda dünyaya gelen son şehzadeydi. Saltanat devam etseydi, dördüncü Osman veya birinci Ertuğrul adıyla padişah olacaktı. ATV’de haber merkezini yönettiğim dönemde ekrana çıkardım. “Ben dahil bütün Türkler, Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Vatanı o kurtardı. Cumhuriyeti kurmakla çok iyi etti. Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, Allah bilir ne olurdu. Padişahlık, monarşi, hilafet, şeriat, bunların hepsi geride kalmıştır. Gençler laikliğe ve vatanın bütünlüğüne sahip çıksınlar” dedi. Değerlendirmem bu.
Kitapta, çocukluğundan ölümüne Mustafa Kemal’in hayatına giren ve hayatına girdiği insanları da tanıyoruz. Tophaneli Mehmet’ten Nuri Conker’e, Kara Fatma’dan Gâvur Mümin’e, Sığırtmaç Mustafa’dan ilk büyük aşkı Miti’ye. Sizce bunlar arasında Mustafa Kemal’in hayatında en sıra dışı yere sahip olan hangisiydi?
Prenses Mevhibe Celalettin... Kitapta geniş yer ayırdım, fırsat bulursam Mevhibe’nin romanını yazacağım. Öngörüsü olağanüstüydü.
Mustafa Kemal, 1980’den sonra türeyen Atatürkçülerden ayrıdır.
Sıkça örnek verdiğiniz üzere, Atatürk hem askerliği, hem devlet adamlığı döneminde milletle iç içe olup, bizzat yereldeki insanlarla konuşarak çözüm üretmeye çalışan bir lider olarak ortaya çıkıyor. Öte yandan 1980’lerden itibaren Atatürkçü olarak adlandırılan kesim, halktan kopuk olmak ve farklı kesimlerin sorunlarını önemsememek gibi eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Sizce bu eleştirilerde haklılık payı var mıydı?
Kitabıma Mustafa Kemal adını vermemin temel sebebi bu... Mustafa Kemal başka, Atatürkçüler başka... Mustafa Kemal’le özellikle 1980’den sonra türeyen Atatürkçüler aynı kavram değil.
Mustafa Kemal hakkında yazılmış Bozkurt (Grey Wolf) gibi olumsuz biyografiler de mevcut, kendisi hayattayken yazılanlardan, günümüze kadar uzanan bu biyografiler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Şunu kesin olarak söyleyebilirim... Adeta bir sihirli el, Mustafa Kemal’i tanımayalım, Mustafa Kemal’i öğrenmeyelim diye özel çaba harcamış.
Mustafa Kemal’in Anadolu’da yaptığı Kuvayi Milliye ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti örgütlenme çalışmaları sırasında, temel ihtiyaçları karşılamakta zorlanacak kadar maddi zorluklar yaşadığını ve kendisine hem fikir hem de kişisel olarak düşman olan kişilerle mücadele ettiğini görüyoruz. Bu zorlukların üstesinden gelmesini sağlayan sebeplerin başında sizce ne geliyordu?
Bana sorarsanız, sanki filmin sonunu izlemiş de, sonra dönüp en baştan tekrar izliyormuşçasına rahat. Mustafa Kemal teoriyle pratiğin kesiştiği nokta... Doğuştan böyle olduğu açıkça görülüyor. Bu meselede illa mucize aranıyorsa, Mustafa Kemal’in bunca millet arasında Türk milletine denk gelmesidir mucize.
İktidardaki bazı yöneticilerin son yıllarda kamusal alanlar ve kamu kurumlarından Atatürk ismini kaldırmaya çalıştığını görüyoruz. Ancak kitabınızda bahsettiğiniz üzere kendisi, soyadını almasından sonra Ankara’ya Atatürk isminin verilmesini şiddetle reddetmişti. Sizce Atatürk’ün isminin silinmesine yönelik adımlar, gelecekte Gazi’nin bu topraklarda anılmamasına yol açar mı?
Mustafa Kemal Bandırma vapuruna bindiğinde, ülkenin nüfusu 13 milyondu, onun ideallerini benimsemiş insan sayısı on binde bir bile değildi. Bugün nüfus 80 milyon, kendisini Atatürksever olarak tarif etmese bile Atatürk devrimlerini benimsemiş insan oranı yüzde 70’in üzerinde... Zaman devrim lehine aktı. Çünkü, çağdaşlık asla geri döndürülemez. Esas itibarıyla, Atatürk aydınlanmasının bir kültür devrimi olduğunu kavrayamadıkları için, Atatürk’ün ismini sildiklerinde Atatürk devrimlerini silebileceklerini sanıyorlar. Arada sırada bazı meczupların Atatürk büstlerine çekiçle saldırması gibi.
Bu kitabı öncelikli olarak kimlerin okumasını arzu edersiniz?
Üç yaşına gelen her çocuğumuza okunsun diye anaokulu versiyonunu hazırlıyoruz, 8-14 yaş grubu öğrencilerimiz için ilköğretim versiyonunu hazırlıyoruz. Mustafa Kemal’i üç yaşından itibaren her bir insanımıza tanıştırmak için elimizden geleni yapacağız. İngilizce, Almanca, Rusça, Çinçe hazırlıyoruz, Fransızca, İspanyolca, Arapça eklemeye niyetimiz var. Belgesel filmini hazırlıyoruz. Bunu kitap olsun diye yazmadım, Gençliğe Hitabe’nin bana verdiği görevi yerine getirmek için yazdım.
Alıntı: www.cumhuriyet.com.tr