Bu konuyla ilgili birçok rivayet vardır ancak gerçeğe en yakın olan, Süreya’nın Sezai Karakoç ile olan iddiasıdır.
Asıl soyadı Süreyya olan Cemal Süreya’nın eksik y'sinin hikayesi şöyledir;
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede yakın arkadaşlardır ve aynı sınıftalardır. Sınıflarında bir de ''Muazzez Akkaya'' isminde bir kız vardır. İki arkadaş gizliden gizliye Muazzez’e aşıktır. Sınıfta gün içerisinde birbirlerine Muazzez’e duydukları ilgiyi anlatarak Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlar. İki şair arasında zamanla kızışan aşk, 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' şeklinde iddiaya dönüşür.
İddiayı Cemal Sürey(y)a kazanırsa; Sezai Karakoç'un soyadı ''Karkoç'' olacak, Sezai Karakoç kazanırsa; Cemal Süreyya'nın soyadı “Süreya” olacaktır.
Girdikleri iddiayı Sezai Karakoç’un kazanması üzerine Cemal Süreyya, soyadındaki bir “y” harfini sildirir.
İlerleyen zamanlarda Muazzez, bir iddia sonucu Sezai Karakoç'un kendisi ile birlikte olduğunu öğrenir. Kişisel problemleri de olan muazzez bunu kaldıramaz, okulu bırakır, memleketine gider ve orada nişanlanır.
Bunu öğrenen Karakoç kahrolur ve ona ithafen Türk Edebiyatı’nın önde gelen şiirlerinden biri olan Mona Roza’yı yazar.
“Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller ak güller!
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
Monna Rosa bugün bende bir hal var,
Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma pencereni, perdeleri çek;
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmeme için yetecek;
Anla Monna Rosa ben öteliyim...
Açma pencereni perdeleri çek.
Zeytin ağacının karanlığıdır
Elindeki elma ile başlayan...
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
Zeytin ağacının karanlığıdır.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallarda durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi...
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Zaman çok çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman çok çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları,
Konarlar bahçemin incirlerine;
Kiminin rengi ak kiminin rengi sarı.
Ah, beni vursunlar bir kuş yerine!
Akşamları gelir incir kuşları.
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar... su kenarında
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa;
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.
Artık inan bana muhacir kızı,
Dinle ve kabul et itirafımı.
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı,
Artık inan bana muhacir kızı.
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
Meyveler sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak;
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.
Altın bilezikler, o korkulu ten,
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
Bir tüy ki, can verir bir gülümsemen,
Bir tüy ki, kapalı geceye güne;
Altın bilezikler, o korkulu ten.
Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
Gülcenin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister;
Ah, senin yüzünden kana batacak,
Monna Rosa, siyah güller ak güller!”
Sezai KARAKOÇ