Harput demek ‘Taş Kale’ demek. Kaya blokları üzerine korunaklı biçimde inşa edilen yerleşimin tarihi M.Ö. 2000’lere dek uzanıyor. M.Ö. 19. yüzyıldan günümüze ulaşan Asurlara ait çivi yazısı tabletlerde ise Harput’tan ‘Karpata’ olarak söz ediliyor. Bölgeye ilk Hurriler ve Hititler gelmiş. M.Ö. 900’lü yıllardan itibarense uzun süren bir Urartu hâkimiyeti başlamış. İran ve Roma medeniyetleri de Harput’tan geçmiş. Sonrasında da Türk beylikleri ve nihayetinde Osmanlı.. Tüm bu tarihi zenginliği Harput’un atmosferinde hissetmemek mümkün değil.
Harput Kalesi diğer adı da ‘Süt Kalesi’; çünkü yapımında su yerine süt kullanıldığı yönünde bir halk inanışı var. M.Ö. 8. yüzyıla dek uzanıyor kalenin tarihi. Farklı uygarlıklar savunma amaçlı kullanmış; 1193’te ise Kudüs Kralı Baudouin burada bir ay hapis yatmış.
Ulu Camii, 1157 yılından günümüze ulaşan, Anadolu’daki en eski camilerden biridir. Eğik minaresiyle ünlü… Yapımı Artuklular’a ait ama Selçuklu – İran karışımı bir mimari var ortada ve bu özelliğiyle diğer Artuklu yapılarından ayrılan şaşırtıcı bir üsluba sahip. Abanoz ağacından yapılmış minberi ait olduğu yerde değil, bu özelliği ile diğer eski camilerden ayrılmaktadır.
Anadolu, tarihte şarabın ilk yapıldığı coğrafi bölgedir. Anadolu’nun en uç noktasındaki Elazığ bağlarının kökleri Urartululara kadar uzanıyor. Öküzgözü gibi bir üzüm yetiştiriliyor ve en iyisinden şarabı yapılıyor. Elazığ’da Fırat’ın görkemini yaşayıp Hititler’in, Urartuluların üzüm yetiştirdiği bağlarda gezerek tadını çıkarmalısınız.