Yayıncılık, dünyanın hemen hemen her ülkesinde ortak bir paydadan hareket etse de bazı yayınevleri bu paydanın bir hayli dışında kalan işlere imza atabiliyorlar. Kişisel ya da ortak bir karar doğrultusunda yürütülen çoğu iş, aslında tek bir şeye işaret ediyor: Nitelikli okuma. Bunun için gerekli olan koşulların ortaya çıkması ya da kişiler tarafından sağlanması ise pek çok dış etkenin hamlesine bağlı olarak gelişiyor.
Klasik olarak kitap basıp dağıtmanın dışında bir hayli ilginç yöntemler de var. Bu yöntemlerden en ilginç olanı ise Ragnar Helgi Ólafsso ve Dagur Hjartarson isimi iki arkadaşın kurduğu yayınevinin politikasında gizli.
Adını İzlandaca ‘ay’ kelimesinden alan Tunglid Yayınevi, Ragnar Helgi Ólafsso ve Dagur Hjartarson isimli arkadaşlar tarafından kurulmuş.
Basılması planlanan kitap seçkilerine de yine aynı ikili karar veriyormuş.
Buraya kadar her şey normal. İşin asıl ilginç olan kısmı, ikilinin kitapları yalnızca dolunayda basması ve aynı gece yakarak yok etmesi.
Yani basılan kitaplar yalnızca basıldığı gece satın alınabiliyor. Geri kalan kitaplarsa bekletilmeden yakılıyor.
İkili, görkemini kaybetmiş ve basılmamış metinler üzerine tartışırken böyle bir fikirle hareket etmeye karar vermişler. Ayrıca yaptıklarının geleneksel ticaret modellerine karşı bir duruş olduğunu düşünüyorlar.
Ve böylece klasik anlamda oyunun kurallarını ciddiye almamış oluyorlar. Ciddiye aldıkları tek şey ise bastıkları kitapları yakma şekilleri.
Yakacakları kitaplara karşı bir hayli özenli ve saygılılar. Sadece birinci sınıf Fransız konyağı kullanarak tutuşturdukları yakma işleminin sanatsal bir yönünün olduğunu düşünüyorlar.
Kitapların yakma işlemini İzlanda dışındaki Basel kentinde gerçekleştiren ikili, bölge halkına yaptıkları işin siyasi eylem değil sanatsal eylem olduğunu anlatmakta bir hayli zorlanmışlar.
Kitapları ise gayet uygun fiyatlardan satıyorlar ve kesinlikle ön sipariş almıyorlar. Her şeye rağmen belli bir mantığa bağlı kalmaya çalıştıklarını söyleseler de bunun şiirin mantığı olduğunun altını çiziyorlar
“Çelişki var gibi görünüyor olabilir. Öyleyse üzgünüz, ama üzgün de değiliz. Bize ne doğru, eğlenceli veya güzel -tercihen üçü birden- geliyorsa onu yapmaya çalışıyoruz.”
Alıntı