Kanal D’nin TMC imzalı yeni dizisi Muhteşem İkili geçtiğimiz akşam ekranlarda boy göstermeye başladı. Başar Başaran ve Emre Özdur’un senaryosunu yazdığı dizinin yönetmeni Çağatay Tosun. Dizinin oyuncu kadrosunda İbrahim Çelikkol, Kerem Bürsin, Özge Gürel, Öykü Karayel, Eren Hacısalihoğlu, Engin Şenkan, Zafer Algöz ve Bora Koçak gibi isimler yer alırken aksiyon dolu müzikler Hasan-Işıl Özsüt’e emanet edilmiş.
Bildiğiniz gibi, dizinin tanıtımları uzun süredir yapılıyordu. Yayınlanan tanıtımları izlediğimizde dizinin 1989 yılında yayınlanan Tango ve Cash‘ten esinlenildiğini benim yaşlarımda olanlar zaten anlamıştı. Kült olarak tanımlanan yapımda aralarında geçmişten gelen bir problem bulunan çok başarılı iki polisin hikayesi anlatılıyordu. Bu iki polisi Sylvester Stallone ve Kurt Russell canlandırmış ve ikisi de rolleriyle kariyerlerinde büyük bir başarı yakalamıştı.
Muhteşem İkili‘de bahsi geçen muhteşem ikilimiz Mert Barca (İbrahim Çelikkol) ve Mustafa Kerim Can (Kerem Bürsin). Nam-ı diğer Barca ve MKC. Her ikisi de İstanbul’un iki yakasının en iyi organize şube komiseri. Akademiden beri tanışıyorlar ve birbirlerinden nefret ediyorlar.
Barca emekli polis olan babasıyla yaşıyor. Zamanında sevdiği kadınla evlenmiş ama arabasına yerleştirilen bomba karısının hayatına mal olmuş. En büyük hayali o bombacıyı yakalayıp öldürmek. Kendisi tam bir halk adamı. Acısını kalbine gömüp işine odaklanmış. Ekip arkadaşı için canını hiçe sayacak kadar gözü kara bir polis. Karısının ölümü sonrası kalbini aşka kapatmış.
MKC akademide okurken başarısından dolayı Amerika’ya gönderilmiş, orada eğitim almış. Tam bir düzen bağımlısı. Değirmenin suyunun nereden geldiğini kimse bilmiyor ama lüks bir yaşama sahip. Bu lüks yaşamı ve düzen takıntısı nedeniyle çevresinde neredeyse kimsesi yok. Giydiği kıyafetlere isminin baş harflerini yazdıracak kadar egoist. Hayatında işi dışında kız kardeşi Nilüfer (Özge Gürel), eski eşi Yağmur (Öykü Karayel) ve oğlu Mehmet Kaan Can (Fatih Odabaş) var.
Yüksel Amir (Zafer Algöz) Barca’nın elindeki büyük bir dosyayı MKC’ye verince ikilinin yolları yıllar sonra tekrar kesişti. MKC’nin kurduğu ekiple gerçekleştireceği operasyona Barca balıklama daldı. Bir gemi dolusu uyuşturucu ele geçirilmesine rağmen Bekir Hazan (Alptekin Ertürk) ve oğlu Demiray Hazan’ın (Eren Hacısalihoğlu) sağ kolu olan ve o sırada gemide bulunan Semih (Bora Koçak) aklımın almadığı bir şekilde gemiden kaçmayı başardı. Operasyon sonrası iş yaptığı adamların baskısı sonucu babası komaya giren Demiray, Barca ve MKC’ye iki ayrı tuzak kurarak ikisinin de hapse girmesini sağladı. Sonrasını tahmin etmek zor olmasa gerek. Barca ve MKC artık birlikte hareket etmek zorundalar.
O kadar zekiyiz ki önce aynı adamın tuzağına, sonra da hapishaneye düştük.
Bölümün özetini geçtiğimize göre hissettirdiklerine gelebiliriz. Öncelikle başlıca karakterler için seçilen dört ismin de oyunculuğunu daha önce çok beğenmediğimi söyleyeyim. Ancak fragmanları izlediğimizde ekip arkadaşlarımla yaptığımız sohbetlerde diziden umutluyduk; Fragman heyecan vericiydi, erkek oyuncular aksiyona yatkındı, dizinin esinlenildiği orijinal hikaye zamanının en ses getiren yapımlarından birine aitti ve en önemlisi ekranda benzer bir iş yoktu.
İlk bölümü izlerken bütün umutlarım yerle bir oldu ve bu gerçekten abarttığım bir yorum değil. Bir kere fragmanda verilen o aksiyon duygusu bölüm boyunca o kadar kötü verilmişti ki gözlerime inanamadım. Bölümü izlerken lütfen hırsız ihbarı sonrası arabanın peşinden giden MKC’nin rampadan atladığı sahneye dikkat edin. Çocukken yerden yüksek oynayanlar bilir; ebelenmemek için minicik bir tümseğin üzerinde durmanız yeter. İşte arabanın atladığı o aksiyon dolu(!) yükseklik tam olarak buydu. Heyecan verici olarak nitelendiremediğim bir sahne de MKC ve Barca’nın kavga sahnesiydi. Kavga gibi değil de Kırkpınar’da birbirini kündeye getirmeye çalışan pehlivanlar gibiydi iki oyuncu da. Daha önce ikisini de aksiyon türünde izlememiş olsam ya da onlarda bu potansiyel olmasa belki inanırdım ama elimizde bu veriler varken o sahne gerçekten komik olmaktan öteye geçemedi. Depoda Barca ve MKC’nin camdan atlayıp bayıldıkları sahne hakkında çok bir şey konuşmak istemiyorum. Atladıkları yerin birinci kat bile sayılamayacağını söyleyip susacağım.
İki yiğit çıktı meydane, ikisi de birbirinden merdane miydi o?
MKC ve Barca arasında keskin farklar olduğunu söylemiştim. Bu farklardan dolayı Barca biraz daha bizden biri gibi sunuldu. Burada sorun yok ama diğer başrol MKC halktan o kadar kopmuş ki izleyiciyle arasında bağ kurmak oldukça zor. Özel dikim takım elbiseler, lüks bir araç, boğazda doğum günü kutlamaları falan havada uçuşuyor. Bu uçurumu anlatabilmek için kullanılan mangolu güllaç gerçekten yapılan bir tatlı mı, yoksa farklı görünsün diye ortaya atılmış bir şey mi bilemedim. Arama motorundan aratıp baktım, gerçekten de böyle sentez tatlılar varmış. Önümüzdeki Ramazan ayında annemin başının etini yemek için bir bahanem var artık. Siz de yiyin.
Hızır Reis Meryem’den boşanırken diğer çiftleri de boşatmıştı. Ben balıkları ayırmışım çok mu be MKC?
MKC halktan kopuk bir adam ama altta yatan çok daha büyük bir problem var. MKC ve Yağmur bir süre önce ayrılmış. Fakat MKC çocukları Mehmet Kaan’ı bahane ederek istediği zaman eve girip çıkabiliyor. Yağmur bu durumdan rahatsız ama MKC bunu umursamıyor. Yetmezmiş gibi bir de devriye ekiplerine Yağmur’un evini izletiyor. Eski eşlerinden bir türlü kurtulamayan kadınların çığlıkları hala kulaklarımızdayken bu durumun çok normalmiş gibi yansıtılması can sıkıcıydı. Üstelik bunu yapan ve ona yardım edenlerin de polis olması konu üzerine tüy dikti. Keşke Yağmur evinin izletildiğini öğrendiğinde MKC’nin musluğu patlattığında verdiği tepki kadar tepki verebilseydi. Diğer yandan Barca’nın Nilüfer’le karşılaştığındaki tutumu da sebep ne olursa olsun hoş değildi.
Soyunup fit vücudumu sergilemek isterdim ama RTÜK kızıyor. Pardon, bunun için soyunmama gerek yok.
Bunlar ilk bölümde gözüme batan kötü taraflar. İyi taraflara gelince İbrahim Çelikkol ve Özge Gürel’in oyunculuklarını beğendiğimi söylemeliyim. Özellikle Özge Gürel kıvırcık saçlarıyla, giyimiyle, konuşmasıyla, mimikleriyle bende ilk kez başka bir karakterini izliyormuşum hissi yarattı. Karşılıklı sahnelerindeyse Engin Şenkan ve İbrahim Çelikkol için yazılanlara bayıldım. O kadar güzel bir baba-oğul yazılmış ki dizi sadece bu iki karakter üzerine yazılsa her bölüm oturur izlerdim. Keşke Zafer Algöz’e de panik emniyet amiri yerine böyle babacan bir rol yazılsaymış. Sürekli bağırıp, küfreden bir amir komikten ziyade sevimsiz olmuştu. Bunlar dışında Barca’nın karısı öldüğünde verdiği tepkiler İbrahim Çelikkol’un oyunculuğunu sevmemi sağladı. Bence o sahnelerdeki performansı çok yerindeydi.
Dizi ilk bölümüyle tüm kategorilerde 4 reyting barajını aşmış. Totalde yedinci olurken, AB’de beşinci, ABC’deyse altıncı olarak iyi sayılabilecek bir başlangıç yaptı. Karakter tanıtımı ağırlıklı bir bölümle açılışı yapan dizinin ikinci bölümünden itibaren konuyu açacağını umuyorum. Bazı düzeltmeleri hızlıca yapabilirlerse dizinin ömrü uzun olacaktır. Tüm ekibi emekleri için tebrik ederim.
Alıntı