Biz insanlar ilk günümüzden beri dünyayla kendimiz arasında bizi rahatlatıcı bir uyum ararız. Bunu bulamadığımızda da huzursuzlanırız, tepemiz atar. Bunu bulabilmenin en güzel yollarından biri de sanat, şüphesiz. Herhangi bir sanat eserinde kendinizden izler bulur ya da ilgi çekici bir dünyaya yolculuk yapabilirseniz bu sizi mutlu, değilse bile daha az huzursuz kılar. Bu etkiden mahrum kalmak için hiçbir neden yok. Koşturmacanın ve kimileri için de bunaltıcı havaların başladığı şu dönemde canınız sıkkınken okunacak kitaplar listeledik. Sayısız farklı konu ve alanda, her telden kitapları… Sizi piste alalım!
1. Jose Saramago – Körlük
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Saramago’nun en meşhur romanlarından biridir Körlük. Yaşlı adam araba kullandığı sırada yeşil ışığın yanmasını bekler. Bu sırada şakkadak görme yetisini kaybedip kör olur. Körlüğü, tedavi olmak için başvurduğu hekime, oradan da kente bulaşır. Tüm kent kör gözlerden geçilmez ve toplum göremeyen bu gözlerle cinayet, tecavüz gibi hadiselere tanık olur. Ayakta kalabilenler vardır elbet, onlar da güçlüler, mücadele edenlerdir. Saramago’nun modern toplum ‘’ahlakını’’ körlüğü sembolleştirerek anlattığı bu eser, yoğun anlatımı ve çarpıcı diliyle çağdaş edebiyatın sarsıcı örneklerinden biridir.
2. Milan Kundera – Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği
‘’Ciddiyet’’e eleştiri iyi bir kalemden çıktığı zaman her daim yüksek oranda okunur. Kundera’nın, yayımlandığı günden bugüne şöhretini yitirmeyen bu felsefî eserinde de biz bunun etkilerini görürüz. Çabaya karşı ‘’nafileciliğin’’, kararlılığa kıyasla kararsızlığın iyi yanlarının kazısına çıkar Kundera. Bu bakımdan toplum nezdinde pek de örnek gösterilmeyen huylarımızı araştırmaya koyulur. Roman arka planda Sovyetler’in Çekoslovakya işgalini de anlatır. Kundera bu büyük eserinde önyargılarınızla oynayabilir, onlara ufak fırça darbeleri atabilir.
3. Richard Brautigan – Çimlerin İntikamı
‘’Hayatımın geri kalanıyla ne yapacağım?’’ diyen Brautigan bu eserinde gündelik hayattan öykülerle karşılar bizi. Tanrısallık, olağanüstülük aranmaz burada. ‘’Sıradan’’ diyebileceğimiz ama bu sıradanlıkla her gün farklılaştığımız insan öyküleri kitabın ana malzemesi. Esas meseleyse bu ‘’olağan öyküler’’deki ayrıntıları, esprileri yakalamak.
4. Nâzım Hikmet – Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
Türk şiirinin gözde ismi Nâzım Hikmet’in bir de romancılığına bakmaya ne dersiniz? Çoğumuzun şiirdeki üstün gücüyle bildiği şairin tiyatro ve roman eserleri de yok değil elbette. Kitabın konusu, başkişi Ahmet’in İstanbul, Anadolu ve Sovyetler Birliği gibi farklı coğrafyalarda geçen yaşam öyküsüdür. Şairin de aynı yerlerde yaşaması eserin bir tür otobiyografik roman özelliği taşıdığını gösterir.
5. Jorge Semprun – Hesaplaşma
Değişen düzene ayak uyduran ve onu hala reddedenleri anlatan, kesintisiz okuyabileceğiniz bir eser. Proletarya Öncüsü örgütünü kuran beş üniversite öğrencisinin aradan yirmi yıl geçmesiyle geldikleri noktalar anlatılır. Örgütten üç kişi gençliklerinde kavga ettikleri düzenle barışır, para ve şöhretin büyülü dünyasına adım atar, bir diğer üyeyse bunlara aldanmaz ve ‘’başarısız’’ bir hayat sürer. Örgütün kurucu ve son diğer üyesiyse yıllar evvel ölüme mahkûm edilir. Avrupa solunun öyküsüdür bu. Nazi işgali ve 68 kuşağına yönelik okunacak enfes bir eser.
6. Mustafa Kemal Atatürk – Nutuk
Son dönemde yoğun ilgi gören kitapların başında Nutuk gelir. Atatürk, devrinin çoğu liderinin aksine yapacaklarını değil, yaptıklarını yazar. 1919’da Samsun’a çıkışıyla başlayan kitabı okudukça Atatürk’ün bilimsel yöntemini, sorunları ve tespitleri nasıl tayin ettiğini de daha iyi kavrayabilirsiniz. Nutuk bize Atatürk’ten bir mirastır adeta. Ancak gayesi iflas ettiği düşünülen bir ülkeden nasıl bir cumhuriyet çıkardığını özellikle de gençlere anlatmak ve onlara da bu mücadele içinde destek olmaktır.
7. Umay Umay – Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz
Okumasını şiirden yana kullanmak isteyenleri şöyle alalım. Türk yazar ve rock sanatçısı Umay Umay’la tanışmadıysanız bu işi daha da geciktirmeyin, derim. ‘’Aşk karşısında ölüp ölüp dirilen acılar için söz veriyorum.’’ diyen şair Türk şiirinin çok önemli kazanımlarından biridir.
8. William Faulkner – Ayı
Amerikan literatüründe önemli bir yere sahip olan Faulkner’dan doğaya dönük bir eser. Yazar burada, insanın doğada yaşamak için onunla yaptığı amansız mücadeleyi gözler önünü serer. Koca Ben adlı bir türlü vurulamayan ayıdan derin bir şekilde etkilenen Isaac, ormanın kendine kalan kısmını yönetmekle yüz yüze gelir. Nobelli Faulkner’ın doğanın hakimiyeti üzerine yazdığı bu çarpıcı eseri okumak için tek nefes yeterlidir.
9. Julio Cortazar – Seksek
Yazın dünyasında geleneksel yöntem ve uygulamalardan geri duran büyük yazar Cortazar bu eseriyle başyapıtını meydana getirmiştir. Kitapta okur da kurmacanın faal üyelerinden biridir, çünkü tıpkı seksek gibi bu kitap da ‘’sıçrayarak’’ okunur. Ellili sayfalara dek normal bir roman seyrinde ilerleyen eser, bu bölümden sonra Cortazar’ın şu sözleriyle sizi karşılar: ”Ey okur, roman bitti! Bundan sonra kitaba devam etmek isteyenleri çetin bir sınav beklemektedir. O bölüme kadar normal seyirde aktığını düşündüğümüz roman, eğer okumaya devam etmek istersek, sıçramalı bir metine dönüşür. Kitabın ismi olan Seksek de buradan gelmektedir zaten.”
10. Nahid Sırrı Örik – Kıskanmak
Türk edebiyatının hüzünlü seslerinden, yalı ve konakların adamı Nahid Sırrı Örik günümüzde hala hak ettiği değere kavuşmayan büyük bir yazardır. Eşcinselliği gereği gereken desteği görmeyen yazar bu romanında kıskanma mefhumunu boylu boyuna eşeler, kurcalar.
11. Agatha Christie – Ölüm Sessiz Geldi
Polisiye romanın başat ismi Agatha Christie deneyimlenmesi gereken büyük bir üretici yazardır. ‘’Ölüm Sessiz Geldi’’ onun ilk ve meşhur ‘’Hercule Poirot’’ karakterinin de ilk kez üretildiği romanıdır. Köşkün birinde yaşanan sıra dışı olaylar ve ünlü dedektif Hercule Poirot’un keskin zekâsı romanın temelidir.
12. Oscar Wilde – Dorian Gray’in Portresi
İrlandalı büyük yazar Oscar Wilde’ın bizde de en bilinen eserlerinin başında gelir. Haz ve güzellik müptelası bir adamın yaşlanmama arzusu gerçekleşirse ne olur? Oscar Wilde tek romanında bu alacalı konuya değinir. Yazarın kitapta belirttiği üzere; Basil karakteri kendisini, Lord Henry ise Wilde’ı gören gözleri, yani çevresini temsil eder. Bu iki metaforlu karakterin arasında filizlenen dostluk ve ötesi eserin içeriğini oluşturur.
13. Michel Foucault – Hapishanenin Doğuşu
İnsanlığın düşünce serüveninde ‘’hard’’ kırılmalar yaratan Fransız düşünürün uygarlığa yönelttiği sert kitaplardan biridir. Bilimsel içerikli kitap elbette bir roman değil, monografidir. Bu kitabı tanıtım bülteniyle tanıtmak en yararlısı olacak: İktidarın gücünü gösterişten aldığı eski siyasal sistemden, mümkün olduğunca ve giderek artan bir şekilde görünmez hale geldiği modern siyaset sistemine geçiş; bir yandan, iktidarı kişileştiren hükümdarın yerine adsız kişiler tarafından kullanılan bir yönetim aygıtının yerleşmesiyle, diğer yandan da kamuya açık cezalandırmadan gizli cezalandırmaya geçişle belirlenmektedir.
14. Sait Faik Abasıyanık – Kayıp Aranıyor
Biraz hafiflemek istersiniz sizi Türk öyküsünün en büyük yazarlarından birinin bu eserine davet edelim. Hafiflemek, demişsek engin bir denizde yüzmenin getirdiği sorumlulukla. Çünkü Abasıyanık kısa öykülerinden romanlarına değin koca bir insan ömrünü sığdırır eserlerine. ‘’Kayıp Aranıyor’’ bir kadının arayışını, ülkesine dönüp burayla sağlayamadığı uyum sonrası aradığı saadeti, huzuru anlatır. Sevgi temelli bu arayış usta öykücünün elinden çıkarsa bakın ne olur…
15. Charles Bukowski – Postane
Gelelim edebiyatın serserisine. Bu adı ben takmıyorum, kendisi diyor: ‘’Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim’’ Kimi için pervasız kimi için cüretkar, cesur bir hayat yaşamış olan Bukowski ‘’seneye bir daha giyilecek’’ kıyafetlere benzer, zira ondan her seferinde yeni şeyler öğrenirsiniz. Yazarın ilk romanı olan Postane, hayatının önemli bir parçası olan postacılık günlerini anlatır. Yazarın bürokrasi, idarî kadro, resmiyet gibi kavramları hiç mi hiç sevmediğini düşünürsek ‘’Bu postane başka bir postane’’ diyebiliriz!
16. Mustafa Mazhar Alphan – Girdap
Şiirleriyle yankı bulan, teftiş kurulu, İTÜ Makine Fakültesi gibi farklı yerlerde çalışan yazar ‘’Girdap’’ta ikili ilişkiyi ele alır. Cennetin cehenneme, cehennemin cennete nasıl da çevrilebildiğini anlatır. Masumiyet dolu ilişki görünümünün derinlerine inen Alphan’ı okurken bir ilişkinin derin çukurlarında yüzebilirsiniz.
Alıntı.