Oblomov, İvan Aleksandroviç Gonçarov’un 1859 yılında yayımlanan ve yalnızca 1 ayda yazmış olduğu romanıdır. Yazar, ”Bu büyük romanın bir ay içinde yazılması belki de imkansız görünür. Ama unutmayın ki bu eseri yıllarca kafamda taşıdım ve onu ancak kağıda geçirmek kalmıştı.” demiştir.
Ana karakter İlya İlyiç Oblomov, Rusya’da toprak sahibi olan soylu bir ailenin oğludur. Bir gün toprakları Kahyaya emanet ederek büyük şehire gelir ve devlet kapısında işe başlar. Varlıklı bir aileden geldiği için rahata alışmıştır, çalışmak ona zor gelir ve işi bırakır. Zamanının çoğunu evinde, çalışma ve yatak odası olarak kullandığı odasında geçirmeye başlar. Oblomov, kıyafetlerini bile uşağı Zahar’a giydirtecek kadar tembel fakat zeki de bir adamdır. Hayalleri vardır, sürekli kafasında planlar kurar ama üşengeçlikten hiçbirini gerçekleştiremez. Topraklarını emanet ettiği Kahyası tarafından dolandırıldığının farkında olduğu halde Oblomovka’ya gitmez hatta mektup göndermeye bile üşenmektedir.
”Biliyor musun Andrey, benim içimde ne yakıcı, ne de kurtarıcı hiçbir ateş yanmadı. Hayatımda hiçbir zaman başkalarınki gibi gittikçe renklenen, parlak bir güne çevrilen bir sabah olmadı. Bir sabah ki, yakıcı öğle vakti geçtikten sonra yavaş yavaş solsun ve kendiliğinden akşama karışsın. Hayır, benim hayatım sönmüş başladı. Tuhaf, fakat böyle. Kendimi bilir bilmez sönmeye başladığımı hissettim. Sönüşüm dairede, evrak başında oturduğum zaman başladı. Sonra kitapları okuyup da, onlarda yaşamın içinde kullanamayacağım gerçekler buldukça, dostlar arasında bol dedikodular, alaycı tavırlar, soğuk, kötü ve boş gevezelikler dinledikçe, gayesiz toplantılara katıldıkça, daha da kötü oldum.”
Andrey Ştolts, Oblomov’un çocukluğundan bu yana en iyi dostudur. Hiçbir karşılık beklemeden, karşılaştığı en zor anlarda Oblomov’a yardım eder ve onu zor durumlardan hep Ştolts kurtarır. Oblomov, Ştolts sayesinde Olga ile tanışır ve ona aşık olur; Olga sayesinde bir dönem hayata bağlanır. Nişanlanmalarının ardından Oblomov tembellik günlerine geri dönmeye başlar. Evliliğin getirdiği sorumluluk Oblomov’un doğasına aykırı kavramlardır. İlişkilerinin ciddileşmesinden endişelenen Oblomov, Olga’dan uzaklaşmaya başlar ve en sonunda kendisine bir mektup yazarak ayrılmak istediğini söyler. Kendine bile bir faydası dokunmayan Oblomov, başka birinin sorumluluğunu almak istememektedir.
”Oysa insan mütevazı, ağırbaşlı, sakin bir hayat arkadaşının yanında ne rahat uyur. Akşam yatarken, sabah uyanırken aynı sevimli bakışı bulacağından emindir. Yirmi otuz yıl sonra insan, kendi sıcak bakışına cevap veren uysal, sıcak, sevgi dolu bir bakış görür, ölünceye kadar da hayat böyle geçer.”
Oblomov aslında yazarın Rus aristokrasisine bir eleştirisidir. Oblomov Eski Rusya’yı, Ştolts ise disiplin ve çalışkanlığıyla Avrupa’yı ve burjuvaziyi simgeler. Genel olarak Oblomov’un iç dünyasına, hislerine, hayata bakışına, yaşadıklarına yer verilmiştir. Kitapta Oblomovluk diye bir kavram geçmektedir. Bu aşırı tembelliğin bir ifadesidir. Oblomov, sürekli uyuyan, tembel, miskin, üşengeç ama bir o kadar da uyanık, her şeyin farkındadır aslında. Sorun şu ki birçok plan yapmasına rağmen bir türlü harekete geçemiyor, sürekli erteliyor. Yani Oblomovluk yapıyor. Oblomov aslında çok dürüst, saf, insanların iyiliğini isteyen ve sadık bir insandır. Aslında kitap için söylenebilecek çok fazla şey var fakat bazı kısımlar henüz okumamış olanlar için gizli kalsın istiyorum. Okurken bazen onun saflığına, yaşadıklarına üzüldüm. Kitabı gerçekten beğendim anlatımı ve kurgusu çok başarılı, mutlaka okunmalı.
”Hatıralar mutlu bir hayatın hatıraları olursa güzeldir; insana güç kapanmış yaraları hatırlatınca acı şeylerdir.”
Yazar: Fatma EŞPEK