Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881 – 1942) yazdı, gezdi, araştırdı. Roman, şiir, biyografi, deneme, anı gibi farklı edebî türlerde eserler verirken iyi çalışılmış bir iş ve kaliteden ödün vermedi. Onun ödün vermediği bir şey daha vardı: Aydınlık! Satranç, Amok Koşucusu, Dünün Dünyası gibi Türkçeye çevrilen eserleriyle de bilinen Zweig, Rönesans’ın getirdiği akıl, medeniyet, sevgi gibi erdemlerin Nazi Almanyası işgaline uğramasına göz yumamadı. İnandığı değerlerin bir daha geri gelmeyeceğine inanan yazar, Nazilerden kaçarken yerleştiği Brezilya’da 1942 senesinde karısıyla birlikte intihar etti. O, dünya edebiyat ve kültürünün çok önemli bir ismi olmayı başardı ama erdemlerin yıkımına verdiği yanıt hayatı pahasına oldu! İşte İsrail Ulusal Kütüphanesi tarafından yayımlanan Stefan Zweig’ın intihar mektubu.
Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor:
Bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak.
Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım.
Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor.
Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi.
Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum.
Ki hayatım boyunca tinsel uğraşım en büyük haz kaynağım ve kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu.
Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızılllığını görmek nasip olsun!
Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.