Bilmediğiniz bir şehirde yabancı olduğunuzu hissetmek, geçirdiğiniz birkaç günün ardından gözlerinizin tanıdık gelen bir şeyler araması... Şimdi bunları bir kenara bırakın ve Almanya’nın Başkenti Berlin’de bütün bunlardan uzak bir seyahat planlayın. İşte Berlin gezinizin tadını çıkartmanız için birkaç tüyo.
Berlin, günümüzde sanat ve kültür alanında düzenlenen etkinliklerle dünyanın farklı şehirlerinden ziyaretçilerin sıkça tercih ettiği bir şehir. Türklerin çok daha yakından tanıdığı şehirde en yoğun göçmen nüfusunu yine Türkler oluşturuyor. Berlin’i ziyaret etmek için sebep çok. Kışın biraz sert geçtiği Berlin için yaz ayları ve bahar mevsimi yola koyulmak için iyi bir vakit. Özellikle güzel bir sonbahar gününde şehrin merkezindeki Tiergarten’da muhteşem sonbahar renkleri arasında dolaşmanın tadı ayrı bir güzel. Ayrıca sonbahar mevsimi, eşsiz müzeleri ve restoranlarında vakit geçirmenin yanı sıra düzenlenen çeşitli etkinliklere katılmak için de oldukça uygun bir zaman.
Bir yabancının merakıyla şehri gezerken fark ettiğim modern yapılar, şehrin gelişen yeni yüzü. II. Dünya Savaşı’nda büyük hasar gören şehrin merkezindeki meydanın geliştirilmesi için ünlü mimar Helmut Jahn tarafından tasarlanan Sony Center inşa edildi.Ofisler, sinemalar, tiyatrolar, konferans merkezi ve mağazalar içeren merkez, bugün Berlin’in en önemli çekim noktalarından biri. Yedi ayrı binadan oluşan merkezin ortasındaki oval formlu çatı kullanılan kumaş ve cam ile doğal ışık alınmasını sağlıyor. Diğer yandan bu etkileyici çatının sanatçı Yann Kersalé tarafından yapılan aydınlatma tasarımı da buraya akşam uğramanızı gerektirecek sebeplerden sadece biri.
Biraz yürüyünce gördüğüm ise meşhur Berlin Duvarı. II. Dünya Savaşı’nı kaybeden Almanya’nın Doğu ve Batı olarak ayrılmasının sembolü. Hikayesi dünyaca bilinen duvar 1990 yıkılmış olsa da kalıntıları bugün şehrin önemli ziyaret noktalarından biri. Eski ve yeni... Berlin’i keşfederken en çok karşılaşacağınız iki zıtlık. Modern sanat ve mimaride dünyanın cazibe merkezlerinden olan şehir, diğer yandan tarihten sahneler sunuyor.
Berlin’i gezerken şehirde gördüğünüz birçok yapı 19.yüzyılın başında Prusyalı Mimar Karl Friedrich Schinkel’e ait. Konzerthaus, Neo Klasik üsluptaki Altes Müzesi ve Friedrichswerder Kilisesi, Berlin’in şekillenmesinde önemli rolü olan Sckinkel’in görülmesi gereken başlıca yapıları arasında yer alıyor. Altes Müzesi’nin de içinde olduğu Müzeler Adası (Museumsinsel) de gezilmeyi bekliyor. Spree Nehri üzerindeki adada, Bode, Pergamon, Neues, Alta Nationalgalaria gibi müzelerde dolaşırken günün nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız.
On dokuzuncu yüzyıl tablo ve heykellerinin yanı sıra Yunan ve Romalılara ait sanat eserleri ve heykellerin sergilendiği adaya sanat severlerin mutlaka uğraması gerekiyor. Buraya gelmişken hemen yakınındaki Berlin Katedraline uğramayı ihmal etmeyin, hatta çatısına çıkarak şehrin manzarasını mutlaka seyredin. Katedralden yürümeye devam edince karşılaşacağınız Brandenburg Kapısı bir kapıdan daha fazlası.
Güç ve iktidar sembolü olan kapı Almanlar tarafından özgürlük simgesi olarak kabul edilmiş ve kapalı tutulduğunda tepki çekmiş. Günümüzde her gün yüzlerce insanın içinden geçtiği Neoklasik kapıyı 7/24 ziyaret edebilmek mümkün. Almanların özgürlük sembolü olarak gördüğü Brandenburg Kapısı’nın hemen yakınına Avrupalı Yahudiler Anıtı inşa edilmiş. 2005 yılında halka açılan anıtı her yıl yaklaşım yarım milyon insan ziyaret ediyor. Ziyaretçileri tarafından farklı yorumlara sebep olan anıta giriş ise ücretsiz. Merkezi bir bölgede yer alan anıttan sonra yönünüzü Alman Parlamento Binasına çevirebilirsiniz. Mimari olarak çok etkileyici olan yapının ortasındaki cam kürede, internetten ya da ofisten alarak doldurabileceğiniz bir ziyaretçi formuyla ücretsiz gezebilirsiniz.
Son olarak Kreuzberg’ten bahsetmek gerekir ki burası Türkçe tabelalarından tutunda dönercilerine kadar alıştığımız her şeyi barındırması sebebiyle Türkiye’den bir köşe gibi. Bu sebeple Türkler arasında küçük İstanbul olarak da anılmaktadır. Vaktiniz varsa buraya da uğramadan gitmeyin, Avrupa’nın merkezindeki bu kültür farklılığını gözlemlemek oldukça ilginç bir deneyim.
Avrupa’nın el üstünde tuttuğu şehir Berlin. Modern, sakin, dinamik, sağlam kalan ve varlığını devam ettiren tarihi, mimarisi, sosyal hayatı, sanata verdiği değer ile gezilip görülmesi gereken bir şehir ve Alman kültürünün bir yansıması.
Alıntı