Aslında yazmak belki de dünyanın en zor işlerinden biri. Hal böyleyken bu yeteneği sürdürmenin aksine bunu ustaca icra ettiği halde bir anda yazmayı bırakıp bir daha eline kalem almayan bir sürü yazar var. Üstelik bu yazarların bir anda yazı yazmayı bırakmalarının ardında “Bartleby Sendromu” yatıyor. Bartleby sendromu, yazarlık hayatının zirvesindeyken susmayı tercih eden ve bir daha asla yazmayan, eser vermeyen yazarları nitelemek için kullanılıyor. Bakalım dünya edebiyatındaki Bartleby’ler kimlermiş?
1. Dahi bir akıl hastası – Robert Walser
Dünyayı kendine karşı korumaya çalışırken belki de en fazla kendisine zarar veren yazarlardan biridir Robert Walser. Yıllar boyu eline geçen her kağıt parçasına bir şeyler karalayan yazar öylesine küçük harflerle sürdürüyordu ki bu serüvenini, yazdıklarını çözmek ve onları kitaplaştırmak epey zaman aldı. Sonrasında güzel Türkçemize de çevrilip Türk okuruyla buluşan yazar ömrünün büyük bir kısmını tımarhanede geçirip suskunluğa gömüldü. Kağıtlara küçük küçük yazdığı öyküler ise zor ve yavaş da olsa bir şekilde karşılığını bulmaya başlamakta.
2. Latin Amerika’nın suskun hayalperesti – Juan Rulfo
Latin Amerika edebiyatı denince Gabriel Garcia Marquez’den sonra akla gelen isimlerin başında görebilirsiniz kendisini. Kızgın Ova isimli kitabı güzel türkçemize de çevrilen başarılı yazar, Pedro Paramo kitabı ile ise Mutlaka Okunması Gereken 100 Kitap listesinde kendine yer bulmuştur. Gelelim yazmayı niye bıraktığı konusuna. Başarılı yazar ona yöneltilen “Yazmayı niye bıraktınız?” sorularına ise hep aynı cevabı verir, “Çünkü bana bu öyküleri anlatan Celerino Amcam öldü.”
3. Ben unutulan bir adamım, bunu unutma sakın – Henry Roth
Henry Roth ilk romanını yazdığında sadece 28 yaşındaydı. Edebiyat dünyasında pek ilgi görmeyen eseri, o dönemde başarılı yazarı umutsuzluğa itip kendisinin başka işlerde çalışmasına sebep oldu. Sonrasında 50 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra tekrar basılan roman bir anda Amerika’da büyük ilgi görmeye, hatta klasikler arasında anılmaya başlandı. Tanındıktan sonra bir kitap daha yayımlayan yazar, bundan sonra bir daha yazmadı ve ölümüne dek unutulmayı seçti.
4. Hırçınlar hırçını – Felipe Alfau
1. Dünya Savaşı’nda Amerika’ya göç eden başarılı yazar burada ilk romanı olan Locos’u kaleme alır. Sonrasında ikinci romanı olan Chromos’u 1948 yılında yayımlayan başarılı yazar bundan sonraki süreçte ise büyük bir sessizliğe gömüldü. Onunla röportaj yapmak isteyen gazetecilere Bay Alfau Miami’de yaşıyor diyerek başından savan yazar, bir daha asla kalemi eline almaz. Yazım hayatına son verişinin sebebini ise “İngilizce öğrenmeye başladığınızda sorunlar da başlıyor.” diyerek açıklar.
5. Ah ne ikna edici bir intihar girişimidir – Jacques Vache
Sanatın aptallık olduğuna inanan yazar, Bartleby Sendromu’na kapılıp bunu birkaç adım daha öteye götürerek yaşamına son verir.
6. İnancını kaybeden bir şovalye – Bobi Bazlen
Başarılı eleştirileriyle edebiyat dünyasında kalite çıtasını birkaç parmak yukarı çıkaran başarılı çevirmen, aynı zamanda bir sürü dilde gayet yalın ve akıcı çevirilerin de altına imzasını atıyordu. Fakat bir süre sonra kendi bunalımıyla yüzleşen Bazlen, yazıyı bırakışını şu şekilde açıklıyor; “Artık kitap yazılamayacağına inanıyorum. Bu yüzden kitap yazmıyorum. Hemen hemen tüm kitaplar, ciltlere dönüşene kadar şişirilen dipnotlardan başka bir şey değildir.”
7. Son bir aforizma – Juan Ramon Jimenez
1956 yılında Nobel Edebiyat ödülünü evine götüren Juan Ramon Jimenez, ne yazık ki o günlerde hayatını kaybeden eşi yüzünden bu ödülün keyfini dahi çıkaramadı. Kaldı ki keyif çatmak bir yana dursun kendisi eşinin kaybından sonra yazmayı da bırakarak tüm sevenlerine ikinci bir hüsranı yaşattı. Her şeyden geriye ne mi kaldı? Bay Ramon’un şu cümlesi belki de “Benim en iyi yapıtım, yapıtlarımdan pişmanlık duymak olmuştur.”
8. Roman yazmayan roman yazarı – Nicolas Chamfort
Yaşamı boyunca hiç romanı yayımlanmayan, fakat onu edebi anlamda tanıyabilecek kadar da döküman sunan bir yazardan bahsediyoruz sizlere. Kendisi bir süre sonra hazırladığı romanını da çıkarmaktan vazgeçer; ona sorulan “Niye yazı yazmayı bıraktın?” sorularına ise şu cevapları verir:
“Çünkü halkın zevksizliği ve hasedi had safhada,
Çünkü halk beğenmediği başarılarla hiç ilgilenmiyor,
Çünkü edebî yaftam ne kadar çabuk yok olursa ben o kadar mutlu oluyorum.”
9. Susturucu takmış bir yazar – Edmundo De Bettencourt
En iyi kitabı “Poemas Zurdos” beklediği ilgiyi görmediği için büyük bir bunalımın içine düşen Bettencourt aslında beklediği ilgiyi gördüğü halde bunun farkında değildi. O saatten sonra tek bir kelime dahi yazmayan şair geriye kalan zamanını sessiz sedasız ölümü bekleyerek geçirdi.
10. O gemi bir gün gidecek – Hart Crane
Epik bir şiir olan “Köprü” şiiri ile şiir alanında tüm dünyanın beğenisini kazanan başarılı şair bir süre sonra sessizliğe gömülür. Bu sessizliğin sebebi ise ona göre “yazmak eyleminin imkansızlığıdır.” Onu tanıyan herkese bir gemi ile Meksika’ya gideceğini söyleyen Hart Clane’i ise bir daha gören olmaz…
11. Reddetmenin kralı – Hugo von Hoffmansthal
Der Brief des Lord Chandos eseri ile bir reddediş hakkındadan fazlasını insanlığa armağan eden Hoffmansthal yazmak eyleminin kökenine indiğinde büyük ve baş edilemez bir kriz ile karşılaşır. Sonuçta ne mi olur? Yazmayı bir müddet bıraksa da kelimelerin zarifliğine boyun eğer ve tekrardan yüzünü edebiyata ve yazı yazmaya döner.
12. Çavdar Tarlasında Bir Bartleby – Jerome David Salinger
Çavdar Tarlasında Çocuklar gibi bir başyapıt yazıyorsanız eğer belki de daha iyisini yazamayacağınızı düşünebilirsiniz. Ne olursa olsun, okurlarını yüzüstü bırakan yazarları listeliyorsak J.S Salinger’i koymamız kaçınılmazdı. Kaldı ki kendisi “Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar” kitabı da Çavdar Tarlasında Çocuklar’dan sonra yayımlanmasına rağmen en az onun kadar etkileyici bir dile sahipti. 45 yıl boyunca ne bir söyleşi veren, ne de okurlarıyla fotoğraf çektiren Salinger bir süre sonra adeta kayıplara karıştı. Oğlu ünlü bir aktör olan Salinger’in saplantılı bir okur ve hayran kitlesi vardı. Kitap yazmadığı bunca yıl içinde izini süren ve hatta kendisini bulmak için dedektif tutan bir saplantıdan bahsediyoruz. Bazıları ise takma bir ad ile yazdığı iddia etse de kendisi yazmayı bırakarak ortalıktan kaybolmayı tercih etti.
13. Kuş vurmayalım istersen – Ferrer Lerin
Katalunya bölgesinde yazılmış en anarşi ve isyan barındıran mısraların şairi olarak tanımlayabiliriz Ferrer’i. Fakat bir süre sonra şiiri bırakmayı tercih eden şair kendini, Jaca köyünde sağlık sorunları yaşayan kuşları incelemeye ve tedavi etmeye adar ve bir daha asla yazmaz.
14. Bartleby’ler Bartleby’si – Herman Melville
En ünlü eseri Katip Bartleby ile “Bartleby Sendromu’nun” da isim babası olan yazar Moby Dick romanı ile de Dünya Klasikleri arasına girmeyi başarır. Fakat bu başarısının farkında olmayan Herman, 30’lu yaşlarının ortasında yazmayı bırakarak New York’ta bir büroda ruhunu karartarak yaşamını sürdürmeye devam eder. Aslına bakarsanız unutularak öldüğünde açıkça anlaşılıyordu ki Katip Bartleby kendisinden başkası değildi…
15. Yak bunları dostum- Franz Kafka
Hastalığına kadar dünyadaki en başarılı romanlardan birkaçına imza atmayı başaran yazar, tutkulu bir aşık olmasının yanında insan zihnini ele geçiren ve büyük bir kuşku ile dolduran karakter yaratımlarının da sahibiydi. Artık yazmak istemediğini ve ölmeye hazır olduğunu anladığında yazım hayatına nokta koyan yazar en yakın arkadaşı ve yayıncısı Max Brod’a tüm yazılarını emanet edip onları yakmasını ister! Ama Max Brod o yazıları yakmayacak ve bize Kafka’yı armağan edecektir…
16. Mahkum gemilerinin sularında yüzemeyen bir şair – Arthur Rimbaud
Sarhoş Gemi şiirini duymuşsunuzdur. İşte o şiiri tam 16 yaşındayken yazdı bu abi! Son dörtlükteki şu mısra tüm yaşamını anlatıyor aslında “Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar; Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.” 29 yaşına geldikten sonra çıkardığı ikinci kitabı onun yazım dünyasına koyduğu ilk ve son nokta oldu. Nokta koyduktan sonra ise kaleme aldığı eserleri küçümsemeye başlayan usta şair ölümüne kadar kendini tehlikeli serüvenlere adadı. Dünyayı gezdi ve maceralara atılarak ruhunu dinginleştirmeye çabaladı…
17. Resim de bırakılır – Marcel Duchamp
Fransız ressam için söylenebilecek bir sürü şey var. Dadaizm dünya ile sanatın birleştiği en uzak ama en manalı kısımlardan biridir. Bunu dünyaya aşılamak ise bu akımın öncüsü olan Marcel Duchamp’a düşecektir. Kendisi “Büyük Cam” resmini yaptıktan sonra, “Bende artık fikir kalmadı” diyerek resim hayatına son vermeyi seçerek hayranlarının da büyük bir üzüntü hissetmesine sebep olmuştur.
18. Ben de susarım o zaman – Emilio Adolfo Westphalen
Yazdığı “Peru” şiirinden sonra iki de şiir kitabı çıkaran başarılı şair bir müddet sonra ise yazmayı bırakır. Bunun sebebini ise yüzünü kapatıp şu şekilde açıklayacaktır. “Hazır değilim…”
19. Ölümsüz Mösyö – Guy de Mauppasant
Başarılı bir öykü yazarı olan Mauppasant, ayrıca kendi ismiyle anılacak bir tarz öykücülüğünün de mimarı olur. Kazandıkları ile birlikte lüks içinde yaşamını sürdüren Mauppasant bir süre sonra kafasında dönüp duran “ölümsüzlük” fikri ile de baş etmeye çalışır. Öykü yazmayı bırakan yazar, sonrasında kendini ölümsüz ilan eder. İki kere kendi kafasına silah ile kurşun sıkan Mauppasant bu esnada ölmez, kendini harçelediği sırada kanlar içinde kaldığında ise bu belki de son denemesi olacaktır. Dönemin gazete manşetlerinde ise “Ölümsüz Mösyö Guy De Mauppasant’ın delilik hali sürüyor” gibi metinler yer almaktadır.
20. Hiçbir şey yapmamanın dayanılmaz entellektüelliği – Oscar Wilde
Unutulmaz cümlelerin mimarı olan başarılı yazar, yazıyı bıraktığında çoğu eserini kaleme almıştı bile. Yazmayı bırakışının sebebini ise şu şekilde açıklar “Yaşamı tanımadan önce yazıyordum; şimdi yaşamın anlamını bildiğim için yazacak bir şeyim yok.”
21. İmkansız olanı istemekle geçen bir ömür – Ludwig Wittgenstain
Tractatus nedir? Bir başyapıt mı? Düşünmeye yeltenen beyinler için bulunmaz bir nimet. Ne anlatıyor peki? Sorguluyor efenim! Felsefe alanındaki kitapların önde bayrak sallayanlarından biri. Bu kitabın yazarı işte Ludwig amcamız bizim. Kendisi tüm diğer felsefe kitaplarından sıyrılacak bir kitap daha yazmak istiyordu. Fakat buna inancını yitirince yazamadan hayata gözlerini yumdu.
22. Gizemli olmanın abartılı zarifliği – Marianne Jung
Goethe’nin yazdığı şiirlerde Züleyha’lı kısımları kaleme alan abla kendisinden başkası değil! Fakat yazım dünyasına kattıkları sadece bundan ibaret. Sonra kendisi upuzun bir sessizliğe gömüldü ve bir daha da yazmadı…
23. Uzunca bir edebi yaşam kısaca bir ölüm – Lev Tolstoy
Yaşamının son zamanlarına kadar dünya edebiyatına klasik manada tam bir ekol oluşturabilecek kadar fazla ve kaliteli eser veren Tolstoy, yaşamının son kısmında edebiyatta bir uğursuzluk olduğuna inandığını söyler ve bir daha yazmamaya karar verir.
Alıntı