Bir yazarın hayatla kurduğu bağ, onu edebiyatın ve sanat algısının çok daha ötesinde bir gerçekliğin ortasına koyar. Yarattığı eser ve eseri ilerleten karakterler de söz konusu gerçekliğin bir parçasına dönüşür. Ancak hayat çeşitli farklılıklarla devam ederken yaşamı da aynı farklılığın bir parçası olarak algılar. Yazar, bu noktada her şey demektir.
Türk Edebiyatının en kıymetli yazarlarından olan Yusuf Atılgan da yaşadığı hayatı pek çok açıdan dönüştüren bir sanatçıydı. Oğlu Mehmet Atılgan’la yapılan bir söyleşi, yazarın futbolla kurduğu bağa dair birçok önemli bilgiyi de öğrenmemizi sağlıyor.
Yusuf Atılgan, üniversite eğitimi için İstanbul’a yerleştiği yıllarda aralarında Vedat Türkali’nin de bulunduğu arkadaş grubuyla Çırağan Asariye Yokuşu’nda bir ev tutar.
Çırağan Yokuşu, Beşiktaş’ın o yıllarda maçlarını oynadığı Şeref Stadı’nın tam karşısındadır. Böylece Yusuf Atılgan, Beşiktaş’ın maçlarına gide gele Beşiktaşlı olur.
Spora olan ilgisi yalnızca futbolla sınırlı kalmayan yazar, olimpiyat oyunlarında gülle atmadan uzun atlamaya kadar pek çok yarışmayı ilgiyle takip eder, sonuna kadar izler.
Hatta Manisa’ya dönüp çiftçilik yapmaya başladığı 1950’li yıllarda Hacırahmanlı kasabasında Türkiye’nin kasaba düzeyinde ilk spor kulüplerinden birini kurar.
Bununla da kalmayan yazar, kurduğu kulüpte top koşturduğu gibi takımın antrenörlüğünü de üstlenir.
Yusuf Atılgan’ın en büyük tutkulardan biri olan Beşiktaş, sonraki yıllarda Adana Demirspor’u 10-0 yenerek Türkiye Birinci Futbol Ligi’nin hala egale edilemeyen en ilginç galibiyetini alır.
Ancak usta yazar, Beşiktaş’ın tarihindeki bu büyük başarısını göremeden 9 Ekim 1989 tarihinde hayata veda eder.
Söz konusu galibiyet ise Yusuf Atılgan’ın ölümünden bir hafta sonra, 15 Ekim 1989’da gerçekleşmiştir.
Yusuf Atılgan, hayata dair olan her şeyde var olmayı bilmiş ve edebiyatını en kıymetli cümlelerle temellendirmiştir. Eserleri ve hatıraları sonsuz olsun.
Alıntı