Sanatın, kendine farklı damarlar, öncelikler bulan insanlara ‘’Duygularınız ön plana çıktığında her şey geride kalır.’’ dediği bir yanı vardır. Bununla aşırı ciddi, tutucu gibi görünen yanlarımız kolaylıkla çözülüverir, biz öyle değilmiş gibi yapsak da. Kalbimize dokunan iyi bir sanat mahsulünden etkilenmemiz için onun bizimle aynı düşünceleri, ideolojileri paylaşmasını beklemeyiz. Sanat bize insan olduğumuzu hatırlatır; eksiğimiz fazlamızla, günahımız sevabımızla insan olduğumuzu. Bunun da ötesinde ülkemizde, bu coğrafyada uzun yıllardır bir kültür mozaiği yaşar. Bu ise yaşamı güzel kılan, kılması gereken bir zenginliktir. Nitekim ihtiyar bir bilgenin şu sözü sizce de fevkalade geçerli değil mi: ‘’Kavramlar, hedefler ve gelenekler bizi ayırır yollar ise birleştirir.’’ İşte sanat o yolun başlıcasıdır. Şimdi bu türküleştirilen şiire yanaşalım mı?
1. Saf ve temiz bir aşk
Türk şair ve gazeteci (1932 – 2012) Abdürrahim Karakoç bize kendinden geriye ozan tarzı ve üslubunda ustalıkla yazdığı şiirlerini bırakır. Kahramanmaş’ın Elbistan ilçesinde dünyaya gelen yazar meşhur ‘’Mihriban’’ şirini ‘’Saf ve temiz bir aşktı’’ şeklinde yorumlar.
2. Şiiri yazdıran olay
Karakoç’a bu dizeleri yazdıran, yaşadığı bir imkânsız aşktır. Gençlik yıllarında sırılsıklam âşık olan şair, maşukuyla beraber evlenmeye niyetlenir. Kız tarafının bu evliliği istememekte diretmesi âşıkların kavuşmasına engel olur. Yıllar sonra Karakoç’u ziyaret eden bir arkadaşı yolda onun eski sevgilisini gördüğünü, onunla biraz sohbet ettiğini ve evlenmiş olduğunu söyler. ‘’Mihriban’’ böylesi bir hüzünlü hikâyeden doğar.
3. Ne adı Mihriban’dı ne saçları sarı
Karakoç’un yıllar sonra verdiği bir röportajda konu ‘’Mihriban’’a gelir. Usta şairse soruya ‘’O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Ne adı Mihriban, ne saçları sarı’’ diye cevap verir.
4. Ülkücünün şiiri Alevi’nin bestesi
O saf ve temiz aşkın yazdırdığı dizeler Mersinli yörük Alevilerden Musa Eroğlu’na yıllar sonra beste yaptırır. Ülkücü geçmişiyle bilinen Karakoç’un bu şiirini toplumun daha farklı bir kesminden gelen Eroğlu’nun türküleştirmesi, ülkemizdeki kültür mozaiğinin en iyi yansımalarından biridir.
5. Musa Eroğlu’nun Karakoç hakkındaki yorumu
Büyük halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu, Karakoç ile ilgili yazılan bir kitapta şair hakkında şunları söyler: ”Keşke diğer sanatçılar de benim gibi Karakoç’un şiirlerini besteleseydi. 500 tane bestesi olsaydı. Müzik insanları Karakoç’u, onun edebiyat çizgisini keşfedemedi. Değerli Karakoç’un sevdaya dair çok güzel ifadeleri, şiirleri var. Ben Karakoç’un dünya görüşüyle değil şair, ozan yönüyle ilgileniyorum ve ondan etkileniyorum. Aynı ülkede yaşayan şairler, ozanlar ve sanatçılar birbirinden etkilenir. Çünkü ülkenin ortak kültürüyle, değerleriyle büyüyor, aynı havayı soluyorsunuz.”
6. Mihriban ismi
Şiire başlığını veren Mihriban adı, şairin âşık olduğu o kadının gerçek adı değil. Karakoç bu ismin bir sembol olduğunu, gerçek ismini belirtmenin törelere aykırı olacağını belirtir. Şair ‘’Platform’’ dergisine verdiği röportajda şunları söyler: ‘’Bazıları ‘Gerçek mi’ diyor. Gerçek diyorum. Ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban.’’ Mihriban’ın ayrıca etimolojik olarak ‘’güler yüzlü, yumuşak kalpli’’ anlamlarına gelmesi de muhtemel ki tesadüf olamaz.
7. Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban
Hece ölçüsü ile ve halk edebiyatı kurallarına uyarak şiirler yazan Karakoç’un bu meşhur şiirinden birkaç dörtlüğe bakalım:
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!
Önce naz sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban!
Alıntı